Okulumuza İsmi Verilen Erzurumlu Ordinaryüs Prof .Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu Kimdir ?

Okulumuza İsmi Verilen Erzurumlu Ordinaryüs Prof .Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu Kimdir ?

17.11.2020 313

Erzurum'a bağlı Tortum'un Çamlıyamaç köyünde doğdu.

Babası Halil Fahri Bey, annesi Fatma Zehra Hanım'dır.

Çocukluk döneminin Doğu Anadolu'nun göç yıllarına rastlaması ve babasının kadılık görevi sebebiyle öğrenimi sırasında

sık sık yer değiştirdi. İlk öğrenimini Erzincan ve Hakkâri'de yaptı; ortaokulu Malatya ve Kayseri'de okudu;

1918'de İstanbul Gelenbevi Lisesi'ni, 1922'de de Posta Telgraf Mekteb-i Âlîsi'ni bitirdi.

Aynı yıl Dârülfünun Edebiyat Fakültesi'ne girdi;

bir yandan felsefe tahsili yaparken bir yandan da Posta Telefon Telgraf (PTT) idaresinde çalıştı.

Mezun olduktan sonra Erzurum, Sivas ve Ankara liselerinde felsefe,

sosyoloji ve edebiyat öğretmenliği yaptı (1925-1929).

1930'da açılan bir imtihanı kazanarak doktora yapmak üzere Fransa'ya gönderilen Fındıkoğlu,

Strasbourg Üniversitesi'nin felsefe bölümünde ikinci lisans öğrenimini tamamladı;

bu arada Ziya Gökalp'le ilgili doktora çalışmasını ilerletti.

1934'te Türkiye'ye dönerek İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde felsefe ve

ahlâk doçenti olarak göreve başladı.

Aynı sene, yaklaşık kırk yıl yayın hayatında kalan İş (daha sonra İş ve Düşünce) dergisini kurdu.

Tekrar Strasbourg'a giderek Ziya Gökalp,

sa vie et sa sociologie (Paris 1935) başlıklı doktora tezini tamamladı ve

ardından Edebiyat Fakültesi'ndeki görevine döndü (1936).

Öğrenim yıllarında en çok Mehmed İzzet'in tesirinde kaldı.

1933'te Türkiye'ye gelen Alman profesörleriyle,

özellikle Kessler'le yakınlık kurdu ve iş birliği yaptı.

Fransa'daki hocalarından bilhassa Halbwachs,

Charles Blondel ve Pranides'in düşüncelerinden faydalandı.

Edebiyat Fakültesi'nden ayrılıp aynı üniversitenin İktisat Fakültesi'ne geçen Fındıkoğlu 1942'de sosyoloji profesörü,

1958'de ordinaryüs profesör oldu.

1947-1949 yılları arasında İktisat Fakültesi dekanlığı yaptı;

ayrıca İktisat ve İçtimaiyat Enstitüsü ile Gazetecilik Enstitüsü müdürlüklerinde de bulundu.

1972 yılında emekliye ayrılıncaya kadar İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde kürsü başkanlığını sürdürdü.

16 Kasım 1974'te İstanbul'da öldü.

Fındıkoğlu, Hilmi Ziya Ülken'le birlikte,

Sosyolojide Ziya Gökalp ve Prens Sabahaddin ile başlatılabilecek zincirin,

hocası Mehmed İzzet'ten sonra gelen halkasını oluşturur.

Ayrıca hem akademik ve öğretim faaliyetleri,

hem de teşkilâtçı çalışmalarıyla  folklor alanındaki araştırmacıların da önde gelen isimlerindendir.

Akademik çalışmaları yanında öğretmenliğe başladığı yıllardan itibaren gerek Anadolu

gerekse İstanbul gazete ve dergilerinde yayımladığı yüzlerce ilmî ve popüler yazı,

halkla ve öğrencileriyle sürekli ve samimi ilişkileri onun dikkate değer özelliklerindendir.

Bu arada Marksist felsefeye yönelttiği ciddi tenkitler,

öz Türkçecilik aleyhinde yazdığı yazılar,

Köy enstitülerine karşı açtığı mücadele vb. faaliyetleriyle

aktüel meselelerle de yakından ilgilenmiş, bu meselelerde millî bakış açısının oluşması ve genişlemesine katkıda bulunmuştur.

Sosyolojide metot konusuna büyük önem veren Fındıkoğlu,

sosyoloji metotlarının genel metot teorisine bağlı olduğunu kabul ettiği için öncelikle

"umumi metodoloji"yi görmek gerektiğini düşünmüştür.

Bütün metot nazariyelerinin "akılcı", diğer bir ifadeyle

"ta'lîlci" (dedüktif, tümdengelimci) ve "tecrübeci" (endüktif, tümevarımcı)

şeklinde ikiye ayrıldığını belirten Fındıkoğlu, "eski sosyoloji"nin de metodu olan ilkinin aksine,

tümevarımcı metotta müşahhastan mücerrede gidildiği için bunun peşin hükümlerden uzak,

dolayısıyla en güvenilir metot olduğunu belirtir;

ayrıca bilgi üretiminde birinci metodu kullandığı gerekçesiyle

Marksist felsefeyi tenkit eder. Bununla birlikte ona göre mücerretle müşahhasın kaynaştırılması da ilmî bir ihtiyaçtır.

Tümevarım ilmin vazgeçemeyeceği bir metot olmakla birlikte

bunun tümdengelim metoduyla tamamlanması gerekir.

Böylece Fındıkoğlu peşin hükümlerden uzak, müşahedeye dayanan çok sebepli bir metodoloji benimsemiştir.

Fındıkoğlu cemiyet ve ferdi bir bütünün parçaları olarak görmüş

ve cemiyetin ferde veya ferdin cemiyete tercih edilmemesi gerektiğine inanmıştır.

Bundan dolayı, tek tek yaşayan fertlerin anlaşarak bir cemiyet teşkil ettiklerini

ileri süren Rousseau'ya ait mukavele teorisini kabul etmez.

Çünkü ferdin bulunduğu her yerde içtimaî hayat vardır ve insan sosyal bir varlıktır.

Müessese ve müesseseleşme fikrini sosyal gelişmenin önemli unsurlarından sayan

Ziyaeddin Fahri'ye göre aydın idarecilere ihtiyaç gösteren

müesseseleşmede organik gelişme esastır.

Fertler ferdiyet düzenine yükselebildikleri ölçüde içtimaî müesseselere şekil verebilirler.

Müesseseleşmede ve yenilikçi tavır takınmada kaynağı tahrip etmeden

ve topluma yabancılaşmadan hareket edilmelidir.

Bu bakımdan "tedvin sosyolojisi"ne ihtiyaç vardır.

Ziyaeddin Fahri'yi sosyolojide tek bir ekole bağlamak isabetli değildir.

Kendisi Gökalp ekolünün körü körüne bir takipçisi olmamıştır.

Gökalp'le beraber Le Play ekolünün Türkiye'deki temsilcilerinin fikirlerini incelemiş,

yorumlamış ve devrin şartları bakımından önemini ortaya koymuştur.

Emile Durkheim ve Le Play okullarından etkilendiği kadar hocası

Mehmed İzzet ve Fransız filozofu Frédéric Rauh'tan da etkilenmekle birlikte

hiçbir zaman taklit seviyesinde kalmamış, bu düşünürlerin zıt gibi

görünen fikirlerini olabildiğince birbirleriyle bağdaştırmaya çalışmış,

tenkit etmiş ve onları tamamlamıştır. Bu husus, onun Türkiye'de

millî bir sosyoloji akımının ve düşünce geleneğinin kurulmasına yaptığı önemli bir katkıdır.

Bu katkıda iki esas birbirini tamamlamaktadır: İş ve düşünce (uygulama ve fikir).

Ona göre Prens Sabahaddin ile Gökalp ekolleri bağdaşmayan iki sosyoloji cereyanıdır.

Prens Sabahaddin'in benimsediği Batı liberalizminin aşırı

ferdiyetçi tutumuna karşı Gökalp'in, özel teşebbüsü Türkiye'de

canlandıracak bir eğitici ve yol gösterici devletçilik fikrini

benimsediği Fındıkoğlu tarafından çok iyi tesbit edilebilmiştir.

Fındıkoğlu aile sosyolojisi üzerinde de önemle durmuştur.

Ona göre tarihî gelişim içinde aile tipleri klan, zadurga, pederşahî;

pederşahîliğin zayıfladığı, ferdiyetin ortaya çıktığı, ana tarafının da

hesaba katıldığı aile şeklinde bir sırayı takip etmektedir.

Diğer taraftan Fındıkoğlu Türkiye aile hukukunun geçirdiği safhaları da

kavmî âdetler devresi (yazısız hukuk), İslâm hukuku devresi,

1917 Aile Kanunu ile başlayan devre ve 1926 tarihli Medenî Kanunu ile

başlayan devre şeklinde dört döneme ayırır. Fındıkoğlu,

Carle C. Zimmerman'ın benimsediği gibi çekirdek aileyi "mükemmelci aile" olarak adlandırmaktadır.

Aile küçüldükçe fertlerin yaratıcılık kabiliyetleri gelişmekte,

ferdiyeti geliştirici aile muhiti doğmaktadır.

Tarihî metot üzerinde de önemle duran Fındıkoğlu,

sosyal müessese ve olayların tarih biliminin yardımıyla aydınlığa kavuşabileceğini,

sosyal realite fikrinin tarihî metotla desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir.

Ahlâk problemine de ilgi duyan ve bu konuda eserler veren

Fındıkoğlu iyi hareketi tayin eden, yani belli şartlar altında

ancak belli davranışların iyi olduğunu düşünmeye sevkeden

ve bir tabiat kanunu gibi ele alınması gereken bir "ahlâkiyat"tan bahseder.

Ona göre ahlâkî realite, ferdî tefekkür ve tahassüs kabiliyetinden

ziyade belli içtimaî alanlarda ve şartlarda aranmalıdır.

Fındıkoğlu "halkiyat" veya "harsiyat" diye adlandırdığı 

folklor araştırmalarına önemli katkılarda bulunmuştur.

Nitekim daha Dârülfünun öğrencisi iken bu alana duyduğu ilgisini giderek geliştirmiş,

1927'de Ankara'da lise öğretmenliği sırasında, zamanla güçlü ve

uzun ömürlü bir folklor kuruluşu halini alacak olan

Halk Bilgisi Derneği'ni kurmuştur. 1928'de Halk Bilgisi

Mecmuası ve aynı yıl Halk Bilgisi Toplayıcılarına Rehber adlı kitabını yayımlamış,

1946'da aynı derneğin İstanbul şubesi kurucuları arasında yer almıştır.

Folkloru, halka ait her şeyin bilgisini veren geniş bir laboratuvar ve

araştırma sahası olarak gören Fındıkoğlu, 1948-1949 ders yılında

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde, çoğunlukla sadece

halk müziğine ve danslarına özgü olarak kabul edilen

folklorun doğru bir anlayışla iktisat sahasına da yaygınlaştırılması için gayret sarfetmiştir.

Fındıkoğlu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi bünyesinde İktisat Müze

ve Arşivi'nin kurulması ve iktisadî folklor malzemelerinin burada toplanmasına öncülük etmiştir.

Bu arşiv ve müzenin ortaya koyduğu en önemli eser 1949'da yayımlanan Folklor ve Etnografya Kılavuzu'dur

(bu eser, daha önce Halk Bilgisi Toplayıcılarına Rehber [1928] adıyla basılmıştı).

İktisat sosyolojisine ağırlık verdiği yayınlarında Fındıkoğlu,

Batı'daki sosyal tabakalaşmanın ve sınıf gerçeğinin Doğu'da ve

Türkiye'de farklı bir içtimaî vetîreye sahip olduğuna işaret eder.

Sosyalizm tarihine açıklık getirdiği makale ve kitaplarında

Marx öncesi sosyalistleri değerlendirir ve daha ziyade getirdikleri "ethik"

çözümleri ele aldıktan sonra Marx'ın felsefesi, sosyolojisi ve

iktisadî görüşleri üzerinde durur. Marx'ın,

diyalektiği komünist toplumla sona erdirmesini tenkit eder ve

bunu sosyal gerçeğin sona erdirilme gayreti olarak görür.

Sınıf mücadelesi tezini ve Marksist metodolojinin değişmeyi tek faktöre

(maddî-iktisadî) dayandıran görüşünü eleştirir.

Sosyal meseleye iyileştirici hiçbir çözüm getirmemeyi prensip olarak kabul eden

ve determine sebep-sonuç ilişkilerinin işleyeceğini var sayan

bu anlayışa karşı sosyal siyasetçi ve bilhassa üçüncü sektör

olarak tanımladığı kooperatifçiliğe ağırlık verir. Hatta yüzlerce kitap,

makale ve kitapçığın içinde Kooperasyon

Sosyolojisi adlı hacimli eseri önemli bir yer tutar.

Kooperatifler, ferdî teşebbüs kabiliyetinin ve güdümlü olmayan uzviyetçi gelişmenin âdeta geniş bir havuzudur.

Marx'ın, Batı Avrupa tarihini belirli bir noktaya kadar doğru yorumladığına

ve sosyal realiteyi ortaya koyduğuna işaret eden Fındıkoğlu,

onun bütün realitelere dair, farklı zaman ve mekânlara ve

bilhassa geleceğe ait genel sonuçlar öne sürmesini bir nevi "historizm"

veya "previzyon" olarak değerlendirir. Ona göre Marx'ın sınıfsız,

devletsiz ve istismarsız toplumu "ilmî sosyalizm" adı altında ileri sürmesi

ve kendinden önceki sosyalistleri hayalci olarak suçlaması,

yaşadığı zamanın sosyal krizindeki şiddet karşısında teessürlerini ifade etmeye çalışan

genç bir felsefecinin düşünceleri olarak değerlendirilmelidir.

Ziya Gökalp gibi Fındıkoğlu da milliyetçiliği ve millî şuurun uyanmasını

milletlerarası barış ve adaletin en önemli şartı olarak görmüş,

kültür milliyetçiliğinin önemi üzerinde durmuştur. Milliyetçilik ve

beynelmilelcilik arasındaki ilişkiyi ele alırken Ziya Gökalp gibi

Fındıkoğlu da millî şuurdan mahrum milletler arasında

gerçek anlamda bir dayanışma kurulamayacağını ifade etmektedir.

Ona göre millî kültür farklılıkları ile birlikte bir beynelmilellik terbiyesine ihtiyaç vardır.

Türkçe'nin tabii seyri içinde gelişmesinden yana olan Fındıkoğlu

 dilini bozucu zorlamalara ısrarla karşı çıkmıştır.

Fındıkoğlu'nun teşkilâtçılığı ve sosyal ilişkileri onun kişiliğinin önemli bir yönünü teşkil eder.

Üniversite duvarları dışına çıkarak sosyal gerçeği yoklama ihtiyacı ile

tesis ettiği veya ettirdiği kuruluşlar arasında 1927 yılında Ankara'da

kurduğu Türk Halk Bilgisi Derneği, İstanbul'da Türkiye Harsî ve

İçtimaî Araştırmalar Derneği (1934), İstanbul Muallimler Cemiyeti (1946),

 Şarkiyat Derneği (1961),

Tortum Kalkınma Derneği (1962),

Sakarya Sosyal Araştırma Merkezi (1967) sayılabilir.

Türkiye Harsî ve İçtimaî Araştırmalar Derneği'nin yayın organı olarak kendisinin kurduğu

(Tütengil, XVI [Şubat 1976], s. 7568) İş, daha sonraki adıyla İş ve Düşünce,

yaklaşık kırk yıl süreyle sosyal bilimlerde çalışanlar için âdeta bir laboratuvar olmuştur.

Eserleri. Kitap, makale, araştırma, tebliğ ve broşür şeklinde 3000'in

üstünde eseri bulunan Fındıkoğlu yirmiye yakın takma ad kullanmış olup

bunlardan Kadıoğlu Ahmet, Ahmet Halil en çok kullandığı isimlerdir.

Ölümünden sonra adına çeşitli armağan kitaplar çıkarılmış,

dershane ve kütüphanelere adı verilmiştir.

Fındıkoğlu'nun kitaplarından bazıları şunlardır: 

Erzurum Şairleri (İstanbul 1927); Bayburt'lu Zihni (İstanbul 1928);

 Zora Dağlar Dayanmaz (İstanbul 1934); Ziya Gökalp, sa vie et sa sociologie:

Essai sur l'enfluence de la sociologie française en Turquie (Paris 1936);

 Ahlâk Tecrübesi (İstanbul 1938, F. Rauh'tan tercüme);

 İçtimaiyata Başlangıç (İstanbul 1938, G. Kessler'den tercüme);

 Kooperatifçilik (İstanbul 1940, G. Kessler'den tercüme); 

İbn Haldun (İstanbul 1940, Hilmi Ziya Ülken'le birlikte); 

Auguste Comte'un Felsefesi (İstanbul 1942, Lévy-Bruhl'den tercüme);

 Fransız İhtilâli ve Tanzimat (İstanbul 1943); İçtimaiyat Dersleri,

Birinci Cilt: İçtimaiyata Giriş (İstanbul 1944); Sosyalizm, Cilt 1,

Kitap 1: Eflâtun'dan Marx'a Kadar (İstanbul 1949); İçtimaiyat,

İkinci Cilt: Metodoloji Nazariyeleri (İstanbul 1950); Sosyalizm,

Cilt 1, Kitap 2: Karl Marx ve Marxizm (İstanbul 1952); 

Türkiye'de Kooperatifçilik: Tatbiki Sosyoloji Denemesi (İstanbul 1953); 

İçtimaiyat, Üçüncü Cilt: Hukuk Sosyolojisi (İstanbul 1958); 

Le Play Mektebi ve Prens Sabahattin (İstanbul 1962);

 İktisat Sosyolojisi Bakımından Sosyalizm (İstanbul 1965); 

Kooperasyon Sosyolojisi (İstanbul 1967); Doğu Kalkınması ve

Erzurum Şehirleşmesi ile İlgili Sosyolojik Meseleler (İstanbul 1970);

 Sosyoloji Doktrin ve Kolları (İstanbul 1971); Karl Marx ve Sistemi (İstanbul 1975).

Fındıkoğlu'nun makalelerinin önemli bir kısmı İktisat Fakültesi Mecmuası,

 İş ve Düşünce, Sosyoloji Konferansları, Sosyal Siyaset Konferansları, 

Büyük Türkiye, Bilgi Mecmuası, Türk Yurdu ve Türk Folklor Araştırmaları'nda yer almaktadır.

Amiran Kurtkan, Fındıkoğlu'nun 1918-1958 yılları arasında yazdığı

eserlerin listesini kapsayan Fındıkoğlu Bibliyografyası'nı yayımlamış

(bk. bibl.), Mustafa Erkal "Fındıkoğlu Bibliyografyasına Ek (1958-1971)"

başlıklı çalışmasıyla bu eseri tamamlamıştır (bk. bibl.). Nevin Güngör,

Fındıkoğlu'nun bu iki bibliyografya çalışmasında zikredilmeyen 700'e yakın kitap,

broşür ve makalesinin bir listesini neşretmiştir. Aynı çalışmada,

"Fındıkoğlu Hakkında Yazılanlar" başlığıyla sayısı 107'yi bulan bir de

yayın listesi yer almaktadır (bk. bibl.). Sosyoloji Konferansları'nda da

(XIII, 94-102) Fındıkoğlu'nun eserlerinin bir listesi bulunmaktadır.

Ayrıca Folklor Araştırmaları'nın 319. sayısı (XVI, 7553-7580) Fındıkoğlu'na ayrılmış,

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi de bir Fındıkoğlu Armağanı neşretmiştir (İstanbul 1977).


BİBLİYOGRAFYA

Amiran Kurtkan, Fındıkoğlu Bibliyografyası: 1918-1958, İstanbul 1958.

 

a.mlf., Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, İstanbul 1987.

 

Mustafa E. Erkal, "Fındıkoğlu Bibliyografyasına Ek (1958-1971)",

 Sosyoloji Konferansları, İstanbul 1976, XIII, 84-102.

 

a.mlf., "Türk Sosyal İlim Hayatında Bir Zirve: Fındıkoğlu Ziyaeddin Fahri",

 TDA, XXXV (1985), s. 80-85.

Hüseyin Avni Göktürk, "Profesör Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu'nu Anarken", 

 

Fındıkoğlu Armağanı, İstanbul 1977, s. 17-24.

 

Emre Kongar, Türk Toplumbilimcileri, İstanbul 1988, II, 115-146.

 

Nevin Güngör, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Ankara 1991.

 

a.mlf., "Erzurumlu Ünlüler: Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu", 

TK, sy. 312 (1989), s. 202-210.

 

a.mlf., "Fındıkoğlu Bibliyografyası'na İkinci Bir Ek", TDA,

 

LXXXII (1993), s. 29-62.

 

Mehmet Eröz, "Prof. Fındıkoğlu'nun Ardından", 

 

Ankara Ticaret Odası Dergisi, sy. 11, Ankara 1974, s. 11-15.

 

a.mlf., "Gökalp ve Fındıkoğlu", Orta Doğu Gazetesi, Ankara 16 Mart 1975.

 

Orhan Tuna, "Aziz ve Rahmetli Dostum Fındıkoğlu", a.e., 11 Aralık 1974.

 

Faruk Timurtaş, "Fındıkoğlu Hoca", TFA, XVI (1976), s. 7559-7560.

 

Cavit Orhan Tütengil, "Bir Sosyoloğun Ölümü", a.e.,

 

XVI (1976), s. 7567-7569.

 

Orhan Türkdoğan, "Prof.Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu,

 

Bir Sosyoloğun Profili", TDA, XXXV (1985), s. 28-41.

 

Fahir İz, "Fındıḳog̲h̲lu, Ḍıyāʾ al-Dīn Fak̲h̲rī", EI2 Suppl. (Fr.), s. 307-308.

 

Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu

Bilim adamı    

Genel Bakış

Açıklama

VEFAT TARİHİ :  16 Kasım 1974